- Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Issue:34
- Orta Asya’da Yeseviyye-Kübreviyye İlişkileri
Orta Asya’da Yeseviyye-Kübreviyye İlişkileri
Authors : Süleyman Gökbulut
Pages : 214-232
Doi:10.35415/sirnakifd.1413174
View : 71 | Download : 78
Publication Date : 2024-06-15
Article Type : Research Paper
Abstract :Bu makalenin amacı ortaya çıkışlarından 10./16. yüzyılın sonlarına kadar Orta Asya’da Yeseviyye ile Kübreviyye tarikatları arasındaki ilişkilerin tarihî seyrini incelemektir. Bu amaç gerçekleştirilirken iki tarikat arasındaki fikir, uygulama ve kişiler arası münasebetler esas alınmıştır. Tasavvuf tarihinde Yeseviyye, Kübreviyye ve Hâcegân ya da devamı niteliğindeki Nakşibendiyye olmak üzere Orta Asya’da etkin olan üç büyük tarikattan söz edilmektedir. Yeseviyye silsilesi, Pîr-i Türkistân Ahmed Yesevî (ö. 562/1166); Kübreviyye tarikatı, Necmeddîn Kübrâ (ö. 618/1221); diğeri ise Abdülhâlık Gucdüvânî (ö. 616/1219) öncülüğünde başlayıp Bahâeddîn Nakşbend (ö. 791/1389) ile devam etmiştir. 10./16. asra gelindiğinde Nakşibendiyye, idarecilerin de desteğini alarak bölgedeki diğer tarikatları adeta kendi içinde eritmiş ve Orta Asya’nın en hâkim tarikatı haline gelmiştir. Bu yüzden makalemizde belirli bir zaman dilimi gözetilmiştir. Böyle bir çalışmanın ardında esasen iki ana etmen bulunmaktadır. Bunlardan ilki, yukarıda sözü edilen tarikatların, Türklerin ve bölgenin diğer halklarının gerek İslâmiyet’i kabulünde gerekse toplumsal hayatlarında mühim rollerinin olmasıdır. Yine bu yollara mensup kişilerin tasavvufî düşünceye ve uygulamalara katkıları da azımsanmayacak ölçüde değerlidir. Onların idarecilerle kurdukları ilişkilerin de müspet veya menfi tesirleri asla göz ardı edilmemelidir. Bütün bunların yanı sıra söz konusu tarikatların kendi aralarındaki münasebetler de tasavvuf tarihinin bir parçasıdır. Dolayısıyla yakın coğrafyalarda ortaya çıkmaları ve yayılmaları hasebiyle zikredilen tarikatların birbirleriyle olan iyi ya da kötü ilişkileri sosyal ve siyasi tarih kadar tasavvuf tarihi bakımından da çok ehemmiyet arz etmektedir. Günümüzde Yeseviyye ve Kübreviyye’nin temel şahsiyetleri ve eserleri ile alakalı akademik yayınlarda dikkat çekici bir artış gözlemlense de söz konusu tarikatların birbirleriyle olan irtibatları müstakil bir makale veya kitap olarak bugüne kadar neredeyse hiç ele alınmamıştır. Son zamanlarda özellikle Harezm veya Çağatay Türkçesiyle yazılmış Yesevî kültürünün temel kaynaklarının gün yüzüne çıkarılması ve dilimize aktarılması bizi böyle bir çalışmaya iten temel etkenlerden bir diğeridir. Çünkü bu eserler bizim bu tarikatlar arasındaki münasebetler hakkında daha sağlıklı değerlendirmeler yapmamızı mümkün kılmaktadır. Yukarıda bahsedilen hususların gerçekleşmesi için makalede genel tarihî ve tasavvufî kaynakların yanı sıra özellikle Yesevî ve Kübrevî literatüründe yer alan rivayetlere odaklanılmış ve bunların metin tahlili ve tarih usulü bakımından yorumlanmasına çalışılmıştır. Araştırmamızda daha çok atıfta bulunduğumuz Sûfî Muhammed Dânişmend Zernûkî (ö. ?)’nin Mir’âtü’l-ḳulûb’u ile Ahmed Hazînî (ö. 1002/1593-4’ten sonra)’nin Cevâhiru’l-ebrâr min emvâc-ı biḥâr ve Menba‘u’l-ebḥâr fî riyâḍi’l-ebrâr adlı eserleri iki tarikat arasındaki ilişkileri anlamak açısından en temel kaynaklar arasındadır. Sonuç olarak iki tarikat arasındaki ilişkilerin kuruluş aşamasında oldukça iyi bir seviyede geliştiği fakat 10./16. yüzyıldan itibaren bazı tartışmaların yaşandığı görülmüştür. Özellikle Yesevî şeyhlerinden Sûfî Muhammed’in Mir’âtü’l-ḳulûb ismindeki risalesinde pek çok defa Şeyh Kübrâ’ya atıfta bulunması ve onun sözlerinden alıntılar yapması dikkatleri çekmektedir. Yine Hazînî’nin mevzubahis kitaplarında Kübreviyye tarikatının intişarında büyük rol oynayan Mecdüddîn Bağdâdî (ö. 616/1219), Seyfeddîn Bâharzî (ö. 659/1260), Sa’deddîn Hammûye (ö. 649/1251) ve Baba Kemâl Cendî (ö. 672/1273) gibi bir kısım meşâyihin Ahmed Yesevî’nin halifeleri arasında sayılmaları söz konusudur. Ayrıca diğer bazı sûfî biyografilerinde Radıyyüddîn Ali Lâlâ (ö. 642/1244) gibi meşhur bir Kübrevî şeyhinin, Necmeddîn Kübrâ ile tanışmadan evvel Ahmed Yesevî’nin yanında tarikat terbiyesi gördüğü kayıtlıdır. Bunların yanı sıra Kübrevîlerin de Yesevî mensupları gibi “zikr-i erre”nin bir türünü icra ettiklerine dair bilgi karşılıklı iyi etkileşimin en mühim örnekleridir. Hazînî’nin şeyhi Seyyid Mansur (ö. 965/1557-1558)’un Mevlânâ Muhammed Zâhid (ö. 979/1571) ve Kemâleddîn Hüseyin Harezmî (ö. 958/1551) gibi bazı Kübrevî şeyhleriyle yaşadığı tartışmalar ise ilerleyen asırlardaki hoş olmayan örneklerdir.Keywords : Tasavvuf, Yeseviyye, Kübreviyye, Orta Asya, Sûfî Muhammed Dânişmend Zernûkî, Ahmed Hazînî