Sözlü Hukukun Yazılı Hukuka Yansıması: Silifke Örneği
Authors : İmran Gündüz Alptürker, Eminenur Dal Eğe
Pages : 88-103
Doi:10.58242/millifolklor.1360767
View : 206 | Download : 133
Publication Date : 2025-03-19
Article Type : Research Paper
Abstract :Bu çalışmada, Mersin ilinin Silifke ilçesindeki halk hukuku uygulamaları ve sözlü hukuk normlarından yazılı hukuka geçen kanun maddeleri incelenmiştir. Kadim zamanlardan günümüze kadar topluluklar hâlinde yaşayarak belirli bir toplumsal düzen ve disiplin içinde hayati faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde, birlikte yaşamanın bir gereği olarak ortaya çıkan, toplumsal düzeni ve disiplini sağlamayı olanaklı kılan kurallar bütünü hukuk olarak tanımlanmaktır. Hukuk toplumsal yaşamın düzenlenmesinde, insanlar arasında hak kavramının korunmasını; sosyal tutum ve davranışların yönlendirilmesini, hak, adalet, dayanışma gibi olgula-rın yanı sıra hoşgörü ve saygı gibi soyut kavramların, topluma somut bir kural olarak benimsetilmesini sağ-lar. Toplumsal dayanaklarla güçlenen sosyal normlar, halk hukukunun işlevselliğini ve sürekliliğini ortaya koyar. Söz ve kalıplaşmış davranışların oluşturduğu halk hukuku, zaman içerisinde sözlü ifadeden yazılı ifade şekline evrilerek günümüz modern hukukunun oluşumuna kaynaklık etmiştir. Bu bağlamda bakıldığın-da sözlü hukuk ve yazılı hukukun birbirleriyle eklektik bir ilişki içinde olduğu görülmektedir. Nitekim yazılı hukuka geçişte sözlü hukuktan alınan yaptırım, ödül, ceza ve buna bağlı olarak yapılan uygulamaların toplumun yapısına uygunluğunun önem arz ettiği görülmektedir. Yanı sıra hukuk sistemleri içerisinde yazılı hukuk başlığı ile beraber sözlü hukuk da yer almaktadır. Hukuk literatüründe sözlü hukuk olarak ifade edilen halk hukuku, diğer adıyla örf ve âdet hukuku, toplumun uzun bir süre boyunca uyguladığı geleneksel kuralları içererek toplumun örf ve âdetlerini hukuki düzenlemelerde bir referans noktası olarak kullanmak-tadır. Yazılı hukukun eksik kaldığı veya belirsizlik yaratan durumlarda, örf ve âdet hukuku devreye girebi-lir. Bazen yazılı hukukun eksikliklerini tamamlamak veya uygulama konusunda rehberlik etmek amacıyla örf ve âdet hukukuna başvurulabilir. Özellikle, belirli bir konuda yasal bir düzenleme olmaması durumunda, örf ve âdet hukuku o konuda normatif bir kaynak olarak kullanılabilir. TMK, mad. 1/I’de de açık şekilde ifade edilen “Hukukta asıl kaynaklarda boşluk bulunması durumunda; hâkim örf ve âdet hukukunu araştırır ve tespit ettiği örf ve âdet hukuku kaidesini uygular” maddesinden yola çıkılarak bu çalışmada halk hukuku-nun pozitif hukuka yansımasının örnekleri dava dosyaları üzerinden açıklanarak halk hukuku ile ilişkisi incelenmiştir. Bu bağlamda halk hukuku uygulamalarının canlı bir şekilde yaşatıldığı tespit edilen Silifke ilçesi örneklem olarak seçilmiştir. Çalışmada 2022-2023 yılları arasında 12 kişi ile mülakat gerçekleştirilmiş-tir. Yörede tespit edilen uygulamalardan yola çıkarak yazılı ve sözlü hukuk arasındaki ilişkinin tespiti için yargıtay kararlarındaki dava dosyaları incelenmiştir. İnternet ortamından derlenen mahkeme tutanaklarının dokümanları incelenerek durum analizi yapılmıştır. Silifke yöresinde tespit edilen “hısımla evlilik yasağı”nın TMK 129. maddesinde, nişanın bozulması durumunda hediyelerin iadesi sürecinin ise TMK 122. maddesin-de konu edildiği, ayrıca “limonculuk” mesleğindeki ticari anlaşmazlıkların yargı sürecinde örf ve âdetlere bakılarak karar verildiği belirlenmiştir. Bu bağlamda bilimlerin birikimsel olduğu önermesini doğrular nite-likte yazılı hukukun da toplumun gelenek görenek, ortak norm ve değerlerinden beslenerek şekillenen sözlü hukuk kurallarını işlevsellikleri oranında dinamik bir şekilde işlettiği görülmektedir.Keywords : Hukuk, halk hukuku, sözlü hukuk, yazılı hukuk, Silifke.