- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Volume:29 Issue:2
- 8. Yüzyıl Hanefî Âlimlerinden Kemâleddîn el-Andicânî`nin Cinlerle İlgili Görüşleri
8. Yüzyıl Hanefî Âlimlerinden Kemâleddîn el-Andicânî`nin Cinlerle İlgili Görüşleri
Authors : Nail Karagöz, Sultanbek Taşmatov
Pages : 41-59
Doi:10.58568/firatilahiyat.1538721
View : 99 | Download : 74
Publication Date : 2024-12-31
Article Type : Research Paper
Abstract :Öz: Kemâleddîn el-Andicânî sekizinci yüzyılda yaşamış, çok fazla bilinmeyen Mâtürîdî kelamcılarından birisidir. Sıdku’l-Kelam fî İlmi’l-Kelam adlı günümüze ulaşan bir eseri bulunmaktadır. Usûl-i selâse çerçevesinde yazılan eserde Ehl-i Sünnet dışındaki görüş sahiplerine cevaplar verilmekte, Ehl-i Sünnet’in görüşleri delillendirilmeye çalışılmaktadır. Eserde cinlerle ilgili konulara da yer ayrılmış, farklı örnek ve olaylarla konu anlatılmıştır. Bu makalede Andicânî’nin cinlerle ilgili görüşleri ele alınmış, klasik ve güncel kaynaklar eşliğinde bu görüşler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Andicânî üzerine pek fazla çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla ilim dünyası onu yeterince tanımamaktadır. Buna ilave olarak onun cinlerle ilgili görüşleri belki de hiç bilinmemektedir. Bu bakımdan çalışmamızın buradaki eksikliği bir miktar da olsa dolduracağı kanaatindeyiz. Çalışmada literatür taraması, karşılaştırma, kavram tahlili vb. metotlar kullanılmış, konu Andicânî’nin Sıdku’l-Kelâm ile sınırlı tutulmuştur. Andicânî’nin Ehl-i Sünnet’in görüşlerini sağlam delillerle ve öz bir şekilde ele aldığı iddiası dikkate alındığında onun görüşlerinin dönemin hem Mâtürîdîlerinin hem de genel olarak Ehl-i Sünnet âlimlerinin görüşlerini yansıttığı açıktır. Andicânî’nin görüşlerinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için makalede öncelikle cin kavramına ve İslam öncesi cin algısına değinilmiştir. Kur’an’ın cin konusunu ele alış biçimi ve amacının tespiti ise çalışmamıza bakış açısı kazandıracak en önemli dayanak noktamızı oluşturmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında cin kavramının beş duyuyla algılanamayan bütün varlıkları kapsadığı söylenebilir. İslam öncesi cin algısının ise korkmaktan tapmaya kadar değişik katmanlarda insanların hayatına etki ettiği görülmektedir. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan korku ya eksik bilginin giderilmesiyle ya da korkulan varlığa sığınmakla veya tapınmakla son bulabilir. İslam öncesi toplumlarda, korkulan varlığa sığınma veya tapınma tercih edilmiş; bu tercih, cinleri kendinden üstün görme, onlara sığınma veya tapınma şeklinde sonuç vermiştir. Buna karşın Kur’an’da cinlerle ilgili yer alan anlatımların, insanların cinlerden korkma nedenlerini ortadan kaldıran sağlam bir bilgi temeli oluşturma amacına yönelik olduğunu söylemek mümkündür. Bu çerçevede Andicânî’nin cinlerle ilgili görüşleri değerlendirildiğinde cinlerin temel özellikleri ve dini durumları olmak üzere iki konu üzerinde durduğu tespit edilebilir. Andcicânî’nin anlayışında cinlerin insanlar tarafından görülmeyen, insan bedenine girebilen, onlara etki edebilen, yiyip içip şekil değiştirebilen varlıklar olarak tasvir edildiği görülür. Andicânî, cinlerin dini durumlarıyla ilgili de görüşler öne sürmüştür. Ona göre cinler İslam dışı dinlere de mensup olabilirler. İtikadî ve amelî yönden ise pek çok mezhebe mensup olmaları söz konusudur. Andicânî, cinlerin dünyadaki durumlarına dayanarak âhiretteki durumları ile ilgili de görüşlerini bildirmiştir. Cinlerin günahkâr müminleri de insanlar gibi tevbe etmeden ölseler bile Allah onları azap etmeden veya azaptan sonra bağışlayabilir. Andicânî’ye göre cinlerin müttaki müminlerinin âhiretteki durumlarıyla ilgili olarak Hanefî-Mâtürîdîler arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır. Andicânî, birbirine zıt görüşler ileri süren Ebu Hanife ile Ebu Yûsuf ve İmam Muhammed’in görüşlerine yer verir ve her iki tarafın da delillerini açıklar. Kendi görüşünü açık bir şekilde belirtmeden konuyu kapatır. Andicânî’nin görüşleri, Kur’an’ın cinleri konu edinmedeki amacı açısından ele alındığında onun bu bilgileri muhatap tarafından ilk defa duyulan ve sadece bilgi vermeyi amaçlayan fâide-i haber türünden kabul ettiği anlaşılmaktadır. Oysaki Kur’an’ın cinlerle ilgili verdiği haberler ise muhatabın daha önceden haberdar olduğu bir bilgi üzerinden başka bir ders vermeyi amaçlayan lâzım-ı fâide-i haber türündendir. Dolayısıyla cinlerle ilgili haberlerde ifadenin zahiri değil, başka bir durumu ortaya koyan amacı önemlidir. Andicânî’nin Arapların mitolojik cin algıları üzerinden değerlendirmeler yaptığı ve o seviyede kaldığı, verdiği bilgi ve değerlendirmelerinin Kur’an’ın vermek istediği asıl mesajı içermediği ve açıklanması gereken pek çok alan bıraktığı söylenebilir. Kurân’ın cinlerle ilgili Cahiliye Araplarının inanışları üzerinden vermek istediği mesaj, tevhidin pekiştirilmesi, insanların cinlerden daha güçlü varlıklar olduğunun vurgulanması, Hz. Muhammed’in (a.s.) getirdiği mesajlar varken cinler gibi süfli varlıkların çaldığı sanılan haberlere gerek olmadığıdır.Keywords : Kelâm, Andicânî, Ṣıdḳu’l-Kelâm, Cin, Hanefî-Mâtürîdîlik