Sövmeyi ve Lanet Etmeyi Yasaklayan Hadisleri Doğru Anlamak
Authors : Abdurrahman Ece
Pages : 67-84
Doi:10.30623/hij.1312471
View : 85 | Download : 74
Publication Date : 2024-06-15
Article Type : Research Paper
Abstract :Hadisleri doğru anlamak, geçmişte olduğu gibi bugün de hadis ilminin önemli problemlerinden biridir. Bunun sebeplerinden biri birbiriyle muârız gibi görünen hadislerdir. Bu tür hadislerle karşılaşan Müslümanlar, hadisleri doğru anlamakta sorun yaşayabilmektedirler. İlk dönemlerden beri âlimler bu tür hadislerin doğru anlaşılması için çeşitli çalışmalar yürütmüş ve bunun için bazı yöntemler geliştirmiş olsalar da konunun halen gündemde olması bu alanda yeni çalışmaların yapılması gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmanın amacı birbiriyle çelişir gibi görünen “sebb” ve “la‘n” konusundaki hadislerin arasındaki teâruzu gidermektir. Çalışmanın kapsamı “sebb” ve “la‘n” hadisleriyle sınırlıdır. Bu konudaki hadislerin doğru anlaşılmasında karşılaşılan güçlükler ve aralarında hakikatte bir teâruzun olup olmadığı gibi toplumun gündemini meşgul eden sorular, konunun araştırılmasını gerektirmiştir. Çalışmada tespit ve tahlil yöntemi uygulanarak bu tür hadisler arasında varmış gibi görünen teâruzun nasıl anlaşılması gerektiği ortaya konmuştur. Bu bağlamda öncelikle “sebb” ve “la‘n” kavramlarının anlamı üzerinde durulmuş, sebbetmeyi ve lanetlemeyi yasaklayan hadisler ile onlara muhalif gibi görünen hadisler birlikte değerlendirilmiştir. Hadis kaynakları incelendiğinde Hz. Peygamber’in sövmeyi yasaklayan birçok hadisinin olduğu tespit edilmiştir. Ölülere, idarecilere, devlet başkanına, sahâbeye, rüzgâra, zamana, geceye, gündüze, güneşe, aya ve daha birçok şeye sövmemek gerektiği hadislerde ifade edilmiştir. Bunlara bakıldığında Hz. Peygamber’in genel anlamda sebbetmeyi uygun görmediği ve açıkça bunun karşısında olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan bazı hadisler dikkate alındığında ise tüm sebblerin günah yönünden aynı olmadığı görülmektedir. Hz. Peygamber’in sebb gibi lanetlemenin de karşısında olduğu, “Ben lanet okuyan biri olarak gönderilmedim” buyurmasından, lanet okuyanları gördüğünde “lanet etmeyin” diyerek müdahale etmesinden ve “Lanet okuyanlar, kıyamet gününde şefaatçi ve şahit olamazlar” anlamındaki hadislerinden anlaşılmaktadır. Sebbetme ve lanetlemenin yasak olduğu genel bir ilke olarak anlaşılsa da hadislere bakıldığında bu ilkeye muârız gibi görünen rivayetlere de rastlanmıştır. Hz. Peygamber’in, “Allah’ım, Şüphesiz ben de bir beşerim. Müslümanlardan her kime, (hak etmediği halde) sebb ya da lanet ettiysem veya canını acıttıysam bunu onun için günahlardan arınma ve rahmet vesilesi eyle!” şeklindeki duası, sebb ve beddua anlamında yorumlanabilecek ifadeler kullanması, müşriklere ve ehl-i küfrün ileri gelenlerine beddua okuması, Recî‘ ve Bi’rimaûne facialarını gerçekleştiren kabilelere lanet ve bedduada bulunması, faiz yiyeni, yedireni, yazanı, şahit olanı ve daha başka kimseleri lanetlemesi bu yasağa muârız gibi görünmektedir. Çalışmada Hz. Peygamber’in, cahiliye döneminden kalma sebb, lanet ve beddua etmeye karşı olduğu, tasvip etmediği ve bu ahlakı değiştirme amacını güttüğü sonucuna ulaşılmıştır. Hz. Peygamber’in sebb, lanet ve beddua anlamındaki hadislerine gelince bunlar, muhatapları dikkate alınarak inananlara yönelik olanlar ve belirli şahıslara yönelik olmayıp İslam’a aykırı vasıflara yönelik olanlar şeklinde iki kısımda değerlendirilmelidir. Hz. Peygamber’in amacı, inanan toplumu bu vasıflardan arındırmaktır. Allah Resulü, görünürde sebb ifadesi olan ancak Arapların sebb anlamı yüklemedikleri sözler de kullanmıştır ki bu ifadelerle hakikat anlamları kastedilmemiştir. Hz. Peygamber’in, Müslümanlara saldıran ve zulümleri ile ön plana çıkan Mekke müşriklerine bir tepki olarak kullandığı ifadeleri de vardır ve bunlar, zulme uğrayanların tepkisel davranışlarına delil teşkil eden “Allah kötü sözün açığa vurulmasını sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka.” mealindeki Nisâ Sûresi 4/148 âyeti kapsamında değerlendirilmelidir.Keywords : Hadis, Sebb, Sövmek, Lanet etmek, Beddua Okumak