Ebü’l-Fadl el-Huzâî ve el-Müntehâ İsimli Eseri
Authors : Ahmet Kılıç, Nesrişah Saylan
Pages : 26-41
Doi:10.30623/hij.1452874
View : 63 | Download : 39
Publication Date : 2024-12-15
Article Type : Research Paper
Abstract :Kırâat ilminin tedvini büyük ölçüde hicrî üçüncü ve dördüncü asırda tamamlanmıştır. Bu dönemde yaşayan âlimleri ve yazdıkları eserleri incelemek ve kıraat ilmine katkılarını ortaya çıkarmak çok önemli hale gelmektedir. Kıraatlerle ilgili birçok beldeye yolculuk edip meşhûr kurrâlardan kıraat eğitimi alan ve birçok talebe yetiştiren Ebü’l-Fadl el-Huzâî (ö. 408/1017) de bu dönemde yaşayan bir âlim olup onu öğretmekle yetinmemiş, kıraat alanında birçok eser telif etmiştir. el-Müntehâ fîhî hamsete aşere kırâe adlı kitabı bu dönemi yansıtan önemli bir eserdir. Bu çalışmanın konusu Huzâî’nin el-Müntehâ adlı eseri bağlamında kıraatlere yaklaşımının incelenmesidir. Huzâî, bu eserinde arz-sema yoluyla kendilerinden kıraat aldığı meşhur hocalarından bahsettikten sonra onlara okumuş olduğu kıraatleri aktarmıştır. Bu kitabını kıraat ilminin kendisiyle son bulduğu ve zirveye ulaştığı eser anlamında el-Müntehâ olarak isimlendirmiş ve eseri yazmadaki niyetinin kendisinden önceki kurrâların kıraatlerini sonraki nesillere aktarmak olduğunu belirtmiştir. Huzâî, mukaddimesinde bu eserin metodundan bahsederken hocalarına okumuş olduğu kıraat rivâyetlerinin ve tariklerinin tamamını lafız ve mana olarak özlü bir biçimde eserinde naklettiğini belirtmiştir. Huzâî’nin bu eseri döneminde yaygın olan okuyuşlar, Ebû Bekr İbn Mücâhid’in geliştirdiği kıraat-ı seb’a ile İbn Mihrân’ın geliştirdiği kıraat-ı aşere’dir. Nitekim hicrî üçüncü asırda ilk defa İbn Mihrân el-Mebsût fi’l-kırââti’l-aşr adlı eseriyle on kıraat imamını gündeme getirmiştir. Kıraat-ı aşere sisteminin tam anlamıyla yerleşmesi Huzâî’den yaklaşık dört asır sonra yaşayan İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429) ile gerçekleşmiştir. Huzâî’nin el-Müntehâ adlı eseri ise kıraat-ı seb’a ve aşere okuyuşlarından başka okuyuşları da içermektedir. Müellif, bu eserinde on beş kıraati zikretmiştir ki kendi dönemine kadar bu nitelikte kapsamlı bir eser yazılmamıştır. Huzâî’nin eserinde naklettiği okuyuşlar kıraat-i seb’a ve aşere ile beraber Ebû Bahriyye, (ö. 80/700) Sellâm b. Süleymân et-Tavîl, (ö. 171/788) Eyyûb b. Mütevekkil, (ö. 200/816) Ebû Hâtim Sehl b. Muhammed es-Sicistânî (ö. 255/869) ve Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm’ın (ö.224/839) kıraatleridir. Huzâî’den sonra on kıraate ilave olarak birçok çalışma yapılmıştır. Söz gelimi İbnü’l-Cezerî Nihâyetu’l-berara fi’l-kırââti’s-selâsi’z-zâide ale’l-aşera adlı eseriyle Hasan-ı Basrî, İbn Muhaysın ve Aʽmeş’in kıraatlerini on kıraate ilave ederek on üç kıraat sistematiğini; Şihâbüddîn el-Kastallânî (ö. 923/1517) ve Bennâ ed-Dimyâtî (ö. 1117/1705) ise İbnü’l-Cezerî’nin on üç kıraat tasnifine Yahyâ b. Mübârek el-Yezîdî’nin kıraatini dahil ederek on dörtlü kıraat tasnifini meydana getirmişlerdir. Bennâ’nın on dört kıraate yer veren “İthâfu Fudalâi\\\'l-Beşer fi\\\'l-Kırââti\\\'l-Erbaate Aşer” adlı eserinde kıraat-i aşere ile ilgili yer alan kıraatlerle Huzâî’nin el-Müntehâ’da ele aldığı kıraatler aynıdır, Fakat el-Bennâ’nın on kıraate ek olarak zikrettiği ve şâz olarak kabul edilen dört kıraat, Huzâî’nin el-Müntehâ’sında yer alan diğer beş kıraatten farklılık arz etmektedir. Çünkü bu eserde bilinen on kıraatin dışında Ebû Bahriye el-Hımsî, Sellâm b. Süleyman et-Tavîl, Eyyûb b. Mütevekkil, Ebû Hâtim es-Sicistânî ve Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm gibi kurrâların okuyuşlarına yer verilmiştir. Bu kişilerin kıraatleri gerek Huzâî’nin yaşadığı dönemde gerekse sonraki dönemlerde yazılan eserlerde bu kadar geniş ve ayrıntılı bir şekilde yer bulmamıştır. Huzâî’nin önemli bir diğer özelliği ise eserinde naklettiği kıraatlerin tamamını, meşhur kurrâlardan oluşan hocalarına arz yoluyla okumuş olması ve bu kıraatleri isnad yoluyla kıraat imamlarına ve râvilerine nisbet etmesidir. Huzâî, kıraatleri nisbet ettiği bu isnadları tek tek ele almış ve tariklerini ortaya koymuştur. Huzâî’nin eserinde naklettiği kıraatlerin bizzat sened zincirinde kendisinin yer alması da onun eserine ayrı bir değer katmaktadır. Nitekim kıraatlerin hadis ilmindeki gibi rivâyetlere ve nakle dayanması, aktarılan okuyuşların belli bir isnadla nakledilmesi gerekmektedir. Hadislerin sıhhatini ortaya koymada râvî zinciri yani sened ne kadar önemli ise kıraat ilminde de isnad zinciri o derece önemlidir. Bu açıdan Huzâî gibi sika ve güvenilir bir âlimin kendisinin isnadın başında yer alması, bu isnada dayanarak bazı okuyuşları nakletmesi ve bu okuyuşların dayandığı kurrâların rivâyetlerini naklederken senetle aktarması, çalışmaya konu olan eserinin incelenmesinin kıraat ilmi açısından önemli olduğunu göstermektedir. Yöntem olarak tabakat ve kıraat ilmine dair kaynaklar incelenmiş, özellikle de el-Müntehâ adlı eserin kaynakları, metodu ve Huzâî’nin kıraatleri ele alış tarzı irdelenerek değerlendirilmiştir. Ulaşılan sonuç itibariyle çalışmada; Huzâî’nin gerek sened ve metin gerekse sayı itibariyle kıraatleri el-Müntehâ’da kendi dönemine kadarki kıraat birikiminden farklı ve yenilikçi bir bakış açısıyla ele aldığı tespit edilmiştir.Keywords : Kıraat, Rivâyet, Tarik, Huzâî, el-Müntehâ.