İslam’da Kamu Ekonomi Politikası
Authors : Ahmet EFE
Pages : 112-147
Doi:10.53427/katre.1170192
View : 22 | Download : 15
Publication Date : 2022-12-29
Article Type : Research Paper
Abstract :Gelir dağılımında eşitsizlik ve işsizlik gibi temel sorunlar normalde iktisadi politikalarla giderilmeye çalışılır. Bu amaçla hükümetler tarafından pek çok teşvikler verilmekte ve hibe mekanizmalarıyla destekler seferber edilmektedir. Ancak yine de zengin olan büyük sermayedarların ölçek ekonomileri, kredibiliteleri ve lobicilik etkisiyle her zaman daha fazla kazandıkları, mali danışmanların sihirli çözümleriyle daha az vergi ödemeleri mümkündür. Buna karşın da en fazla vergilerin ücretli kesimden alınan gelir vergileri ile tüketim üzerine konulan vergilerden elde edildiği dolayısıyla kazanca göre vergilendirilerek ihtiyaç ölçüsünde dağıtımının yapıldığı bir mekanizma kapitalist düzende henüz gerçekleştirilememiştir. Bunun yanı sıra sermayedarların bankadaki mevduatları sürekli katlanırken bankadan kredi alan esnaf, memur, işçi veya emekli en ufak aksamada büyük temerrüt faizleri ve icralarla iflas eşiğine gelebilmekte veya uzun dönem çalışarak aldığı krediler karşılığında sermayedarların servetine servet katmaktadır. Klasik ekonominin cevaplayamadığı bu tür sorunlara farklı bir perspektiften baktıran Davranışsal İktisat Teorisinin gelişmesiyle birlikte psikolojik, sosyolojik ve dini değerleri yansıtan parametrelerin iktisadi tercihleri belirlemede ve genel ekonomik performansı ortaya koymak noktasında dikkate değer olduğu söylenebilir. İslam ekonomisi alanında çalışan akademisyenler arasında bu açıdan farklı anlayışlar olabilmektedir. Bu nedenle iktisadi politika alanındaki analizlerle İslam iktisadının gelişmesine katkıda bulunulması önem arz etmektedir. Modern iktisat teorilerinin analizleri insanın sadece geçici dünya hayatında maddi menfaatlerini arttırmaya çalıştığı varsayımına dayanırken, kimisi serbest piyasanın en iyi tahsis mekanizması olduğunu, kimisi de devlet müdahalesi ve mülkiyet kurumlarının tartışmasız kaçınılmazlığını savunmuşlardır. Bazıları devletin zorunlu ancak fena olduğunu ve sadece piyasa aksaklıklarının meydana gelmesi durumunda kısıtlı ve geçici bir şekilde müdahalede bulunulabileceğini kabul ederlerken aralarında parasal veya mali araçlardan hangilerinin daha etkili olabileceği veya olamayacağı noktasında ihtilafa düşmüşlerdir. Bazıları ise sermayeyi elinde bulunduran kapitalistlerin emeğin meydana getirdiği artık değeri sömürmek için oluşturdukları düzenin devamlılığı için yeni kurumsal ve politik araçları geliştirdiğini iddia etmişlerdir. Bazıları da sosyal devlet uygulamalarıyla güçlülerin yaptığı haksızlıkların önlenerek herkesin hak ettiği adil bir sistemin serbest piyasa ortamıyla birlikte mevcut olabileceğini savunurlarken doğal seleksiyonla güçlü bireylerin devam etmesi gerektiği ve zayıfların korunmasının güçlülere ve dolayısıyla doğal dengeye haksızlık olduğu noktasında tartışmalar yapılagelmiştir. Dolayısıyla modern iktisat kuramları sermaye birikimine ve sermayenin kilit önemine dayanırken kullanılacak parasal, mali ve sosyal politika araçlarının etkinliği ve bölüşüm ilişkilerinde devletin ve kurumların rolleri üzerinde ayrışabilmektedirler. Sermaye birikimi, düzenleme rejimi, mülkiyet kurumları, üretim ilişkileri ve maddi üretim faktörleri sol ve liberal tüm iktisadi okullarda temel alınmaktadır. Bu noktadan İslam ekonomisinin ayrıcalıklı durumu söz konusu olmaktadır. Bu nedenle de yapılan analizlerde İslam’ın temel ilkeleri bağlamında dünya hayatına ve dünyadaki nimetlere verilen önem ile varlıkların nasıl kullanılması gerektiğinin, kaynakların ihtiyaçlar için nasıl sarf edilmesi lüzumunun iktisadi politika yaklaşımıyla ortaya konulması bu çalışmamızın ana temasını oluşturmaktadır. Çalışmamızda İslami bakış açısıyla İslam ekonomisinin iktisadi politika üretebilme kapasitesiyle ilgili temelleri incelenmektedir. İddiamız, İslam’a uygun iktisadi politikaların modern iktisat politikalarına göre insanın maddi-manevi huzurunu sağlama ve hayatını kolaylaştırma noktasında daha tutarlı, mantıklı ve yararlı sonuçlar doğurduğudur. Bu çalışmada Said Nursi tarafından geliştirilen İslami etik aksiyomlar, kavramsal ve teorik analiz için referans noktası olarak kullanılmıştır. Buna göre iktisadi politikaların, İslam iktisadı kapsamında faizli işlemlere girilmemesi, gelir dağılımında adalet, israfın önlenmesi, insanların riyakarlıktan ve dünyaperestlikten korunarak paylaşımcı ve hayırhah niteliğini ön plana çıkarması, insana ve topluma yararı olmayan zararlı faaliyetlerden kaçınılması gibi temel ilkeler çerçevesinde oluşturulabildiği düşünülmektedir. Bu çalışmanın sonuçları, İslam ekonomisinin temel sorununun, kullanılan metodoloji biçiminde sıkışan neo-klasik ve neo-liberal doktrininde hala takılıp kaldığını göstermektedir. İslam ekonomisinin temel ilkelerini yeniden inşa etmek gerekliliği, tahkiki bir tevhit inancı ile şefkat ve tutumluluğa dayalı samimi kardeşlik duygusunu geliştirmek en önemli esasları teşkil etmektedir. Tevhit, tüm ekonomik uygulamaların başlangıcı ve sonu olarak da görülebilir. Çünkü niyet bazen bir amelin neticesini tersine çevirebilmektedir.Keywords : din, ekonomi, İslam ekonomisi, iktisadi politika, Religion and Economics, Islamic Economics, Economics Policy