- Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
- Volume:11 Issue:2
- GELENEKSEL VE MODERN AİLE YAPILARI ÜZERİNE DÜŞÜNSEL ÇÖZÜMLEMELER
GELENEKSEL VE MODERN AİLE YAPILARI ÜZERİNE DÜŞÜNSEL ÇÖZÜMLEMELER
Authors : Necati Demir
Pages : 555-581
Doi:10.46353/k7auifd.1522205
View : 110 | Download : 128
Publication Date : 2024-12-30
Article Type : Research Paper
Abstract :Bizim zihin dünyamızda, genelde zıtların birbirini tamamlamak değil de yok etmede işlev gördüğünü düşünüyorum. Bu bağlamda genelde gelenek-modernlik kavramlarının da birbirini yok etmeleri gerektiği düşünülür. Çünkü biz Aristo’nun iki değerli mantığından aldığımız esinle “içtimai nakizeyn mümkün değildir” (iki zıt asla bir araya gelmez) ilkesini mutlak doğru kabul ederiz. Bu yüzden gelenek ile modernlik bir türlü uzlaştırılmaya gidilemez. Oysaki bu kavramlar birbirinin zıtları olsa da aynı zamanda mütemmim cüzler (birbirini tamamlayan zıt ögelerdir. İki kutuplu dünyanın 90’lı yıllarda çözülmesinden sonra yegâne tek kutbu temsil eden ABD’nin öncülüğünde önemli siyasal ve ekonomik olayların yaşanması Hıristiyanlık dışında tüm dini görüşlerde ve inanç öğretilerinde zorunlu değişimlerin olacağına ilişkin Batı başkentlerinde önemli dergilerde ve yayımlanan eserlerde sıkça görülmektedir. Medeniyetler Çatışması, Medeniyetler Uzlaşması, Medeniyetler İttifakı ya da özellikle batılıların gündeme getirdikleri bizi tedirgin eden Şark Meselesi gibi başlıklarla bu öngörüler dillendirilmektedir. Eğer bu öngörü ciddiye alınacaksa, yani ekonomik, siyasal ve bilimsel gereklilikleri varsa böyle ürkütücü bir geleceğin insanımız ve tüm dünya ulusları için damıtılmış iyiliklere, güzelliklere ve gerçekliğe dönüşümünü sağlatıcı önlemler alınmalıdır. Ülkemizde bazı kesimlerce muhafazakârlık, “geri kalmamıza neden olan” bir siyasal yapılanma olarak anlaşılmakta, değişimin önündeki devasa toplumsal karabasan olarak yorumlanıp “tutuculuk”la özdeşleştirilmekte ve ülkenin gelişmesini tıkayan gericiliğin odağı biçiminde dillendirilmektedir. Bu yüzden geleneği sağduyu ile değerlendiren örneğin Edmund Burke gibi muhafazakâr düşünürlerim eserlerinin Türkçeye çevrilmeyişi başka neyle açıklanabilir? Gelenek, bir toplumun “kendi” kalması, değişim de gelişmesi için gereklidir. Gelenekle değişim karşıtlığında ölçülü, dengeli, itidalli ve düşünerek hareket edilebilirse toplum olarak bu dönüşümün ağrılarını ana bünyeye zarar vermeden atlatılabilir. Her eski gözden çıkarılacak, her yeni kabul görecektir, anlayışı gelenekle değişimin kaynaşmasına engel olur. Kötü olmayan adetleri korumak şüphesiz iyidir. Fakat değişen şeylerden dolayı üzülmek faydasız ve bunlara dönmeyi tekrar istemek çocukça bir eğilimdir. Gelenek ve değişim nasıl uzlaştırılacaktır? Habermas, konuya şöyle yaklaşıyor. “Bir anlamaya ulaşmanın amacı, karşılıklı anlamanın öznelerarası müşterekliğine, bilgi paylaşımına, güvene ve birbirine uyuma yol açan mutabakata varmaktır”. Burada uzlaşmayı sağlayan anlamın ne olduğu sorusuyla yüzleşilir. Anlamı, kelimeyi kullanan kişinin kastettiği ile muhatabının anlayabildiklerinin örtüştüğü kısımdır diye tanımlayabiliriz. Gelenekle modernliğin nasıl uzlaştırılacağı konusuna Mevlana’nın Pergelin iki ayağı metaforundan yararlanılabilir. Pergelin sabit ayağı varlığa, hareketli ayağı oluşa işarettir. “Mevlana şüphesiz halis bir Müslüman’dı. Bir ayağımla şeriata (dine) dayanır, öteki ayağımla dünyayı dolaşırım, diyerek İslam dinine geniş açıdan bakmıştır”. Zaten varlığın ilkesi, esası olan hakikat hem sabiteyi hem de oluş (hareket) u içermektedir. Bu nedenle temel düşünce kuramım olan “Zıtların Ahenkli Birliği” yaklaşımı sabit bir kaide üzerine kurulan bir ayağına dayanarak öbür ayağını olabildiğince genişletip daraltabilen bir değişim yetisine sahiptir. Gelenekle değişim kavramlarını birbirinin uzlaşmaz zıtları olarak değil birbirini besleyerek tamamlayan düşünsel rakipleri olarak anlamamız gerekir. Çünkü millet olarak “kendine özgülük” devam ettirilecekse değişmeyen değerlerin olması gerektiği gibi “ilerlemek” için de değişim kanallarının açık olması gerekir. Ancak, değişmesi istenilmeyen gelenekler “ilerlemeye”, değişim kanallarının da toplumun “kendi” olarak kalmasına engel oluşturmamalıdır. Gelenekle değişim arzusunu düşüncede rakip eylemde refik (arkadaş, yoldaş) haline getirmemiz gerekmektedir. Düşünsel çatı (intelijansiya) altında yaşamayı arzu eden zıtların varlığından rahatsız olmak şöyle dursun, bunların ilerleme ve gelişme dinamiği olarak görülmesi gerekir. Çünkü ülke içinde zıtlar ortadan kaldırılıp düzlenirse, alternatif olarak yabancı değer, kavram ve güçler hemen belirecektir. Bir toplumun çözülüşünün nedenlerinden bir de zıtlarını kendi içinden çıkarma becerisini gösterilemeyişidir. Alternatif düşünce, hariçte temsil edildiği anda ulus olarak toplum yapısının tuğlaları sayılan bireyleri tek tek kaybedilir.Keywords : Felsefe, Gelenek, Modernlik, Aile, Ahenk